10 Mart 2012 Cumartesi

Benim için Tunus'un Anlamı: Huzur


Şubat 2006'da çektiğim bu fotoraf, Tunus'un benim için ne anlam ifade ettiğini özetliyor aslında:  Masmavi ve görkemli gökyüzüne ülkenin her yerinde sık sık rastlayabileceğiniz palmiye ağacı eşlik ediyor.  On milyonluk nüfusu ile, kıtanın nispeten küçük olan bu ülkesi oldukça barışsever insanlardan oluşur. 

Tunus’ta yeni satış temsilcilerini eğitirken tüm hafta kaldığım ve yeni temsilci ile bölge taraması yaptığım durumlar oldu.  Beş işgünü boyunca tüm gün dışarıda kalabiliyor ve günde 5-6 müşteriye gidebiliyorduk.  Bu arada Tunus’un farklı şehirlerini de gezme fırsatım oldu:  Başkent Tunus'a ek olarak Ras Jebel, Bizerte, Sousse, Fes, Monaster gibi.  İstanbul’un vahşi ve insanı yıpratan temposundan sonra Tunus’un sakin, yavaş temposu radyodaki Arapça klasik müzik ile birleşince zorladığım anlar olmadı değil.  Sürekli saatte 50-70 km ile yavaş yavaş giden trafik, otoban olmadığı için birçok küçük yerleşim biriminden geçerken kaybedilen vakit, geç başlayan ve erken biten gün, müşteride sadece Arapça veya Fransızca konuşulması üst üste 3-4 gün sonra zorlayıcı olabiliyor.

Tunus’taki iş hayatı ile ilgili aşağıdakiler dikkatimi çekti:

·         Birçok işletmenin sahibi Tunus’a yerleşmiş, ya da uzun süre yaşamakta olan Avrupalılar.  Bunların başında Fransızlar, Belçikalılar, İtalyanlar var, nadirde olsa Almanlar’a da rastlanabilir,
·         Fransız okulları hastaneleri, İtalyan lokantaları mevcut,
·         Öğle tatili uzun, 12-14 arası genelde yemek arası,
·         İnsanlar çoğunlukla yemeklerini evden getiriyorlar, fabrikalarda yemek verilmesi çok rastlanan bir durum değil,
·         Ramazan ayında sabah bir saat erken başlayıp, üç saat erken bitiryorlar, genelde öğleden sonra 14, 15 gibi işyeri kapanıyor,
·    Müşteri ziyaretlerinde ikram çok nadir (çay/kahve gibi),

Tunus’taki işgücünü, Fas veya Mısır ile kıyasladığımda daha kalifiye buluyorum.  Örneğin Fransızca ve Arapça dışında İtalyanca ve-veya Almanca konuşana rastlamak mümkündür.

Sadece Tunus’ta değil ama ağırlıkla Tunus’ta gördüğüm, hırsızlığa karşı kullanılan bir yöntemden bahsetmek istiyorum.  Bahçe ve fabrikaları çevreleyen duvarların üzerine kırık cam (şişe vb) konuluyor.  Hem hırsızları uzak tutuyor hem de martı gibi kuşlar konamıyor. Fabrikaların bulunduğu (organize olmayan!) sanayi bölgelerinden geçerken bu manzaraya sık sık rastlayabilirsiniz. 

Tunus’a ilk gitmeye başladığımdan itibaren dikkatimi çeken yabancı (özellikle Avrupalı) firmaların yatırımları olmuştur.  Zaman içinde de arttığını gözlemledim.  Örneğin 2010 ortasında gittiğimde eski bir sanayi bölgesinde yepyeni ve iki büyük tesis gördüm:  Hutchinson ve TPI.  Yine son derece modern ve büyük bir fabrikası olan Benetton’un ilave bir yatırım ile, yeni bir fabrika inşaatını gördüm.  Tüm bunlar 300.000 nüfuslu Sousse kenti yakınlarında.  Türk yatırımlarının en bilinenlerinin başında ise TAV'ın inşa ettiği ve işlettiği Enfidha havalimanı olsa gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder