Beyaz bina,
mavi kapı: İşte genel olarak Kuzey
Afrika’nın, özel olarak ise Tunus’un görünümü.
Küçük binalar, bembeyaz boyalı.
Ahşap kapı ve pencereler, mavi boyalı.
Ve rengarenk çiçekler, balkon ve pencerelerden sarkan. Sakinleştirici bir görüntü
oluşturuyorlar. Bu atmosferi yaşamak
için gezilebilecek en iyi atmosferlerden biri Sidi Bou Said. Bu resmi de Aralık 2007'de bir akşam yemeği için gittiğim Sidi Bou Said'de çekmiştim.
Görülmesi gereken yerlerin başında Sidi Bou Said var. Müthiş bir manzarası, tipik Tunus evleri (tabi ki Akdeniz mavisi kapıları ile) ve harika bir atmosferi var. Tepedeki meşhur cafe’sinde çay veya kahve (yanlış hatırlamıyorsam nargile ile) içmek mümkün. Bir başka görülesi yer ise Carthage. Adını Romalılardan alan bu yerde güzel cafeler ve lokantalar bulmak mümkün.
Tunus’tan temelhediye olarak alınabilecek iki şey var: Zeytinyağı ve hurma.
Kus kus yine
Kuzey Afrika’da yiyebileceğiniz bir yemek.
Tunus’ta hem etli hem de balıklı versiyonlarını tadabilmeniz
mümkün. Tunus'ta balıklı, Fas'ta etli denemenizi öneririm.
Tunus’ta
Eylül 2005’te yeni müşteriyi ziyaret etmiştim.
Normalde Tunus’ta tüm görüşmeler Fransızca yapılır, çok nadir İngilizce
konuşan olur. Ben kartvizitimi çıkarıp,
kendimi tanıtınca, firma sahibi beyfendi benle Türkçe konuşmaya başladı. Uzun hikayesini kısaca özetlemek gerekirse,
ataları Türkiye doğumlu Ermeni kökenli Osmanlı vatandaşları. Techir esnasında yaşadıkları bölgeden
Lübnan’a göçmüşler. Zamanla da
Fransa’ya. En son Fransa’daki fabrikalarını
Tunus’a taşımışlar. Evde hep Türkçe
konuşulurmuş. Büyükannesi beyefendiye
hep “biz öz Türküz, Türk Türk ile dost olmaz, Türk Ermeni ile dosttur,
Osmanlı’daki Ermeni olaylarının sebebi Almanlardır” dermiş. Müşterimiz bana sıcak davranıp, bunları anlatırken,
kardeşi ise bana kötü bakıp, oldukça soğuk davranmıştı. Ermeniler de
Lübnanlılar gibi dünyanın birçok ülkesine göçüp, hayat mücadelesi
vermişler. Başarılı tüccarlar
yetiştirmişler. Özellike ABD’de ve
Fransa’da ciddi ağırlıkları var.
Şubat 2006’daki seyahatimden genel Tunus
notlarım:
·
Camiler
sadece ibadet zamanında (beş vakit) açık, geri kalan zamanda kapılari kilitli,
devlet camide vakit geçirilmesini istemiyor,
·
Baş
örtüsü çok az, çarşaflı hiç görmedim, sadece geleneksel kıyafetleri ile dolaşan bazı neneler var, açık renkli (sarımsı) çarşafvari kıyafetleri var,
·
Bayanların
geleneksel kıyafeti sarı renk ve bizim Anadolu’daki başörtüsüne benzer bir başörtüleri
var,
·
Tunus’ta
her gittiğimde aradığım ve içmeyi çok sevdiğim sıcak içecek: Yer fıstıklı
(Arapça Bındık, Fransızca Pünyon), şekerli nane çayı,
·
Zeytin
sofraların vaz geçilmez mezesi, özellikle küçük/yeşil zeytin. Zeytin ve zeytinyağı sektörü yaygın ve
gelişmiş. Avrupa’ya da ciddi ihracat
var,
·
Büyük
şehirlerden çok, küçük küçük birçok yerleşim birimi var,
·
Kafe’ler
çok yaygın. Her yerleşim biriminde
erkeklerin uzun vakit geçirdiği, tüm gün açık olan birçok kafe var,
·
Bu
kafelerde çok sert kahve (expresso gibi, küçük bardaklarda sunulan) veya çay
içiliyor. Beni çok şaşırtan küçücük
kahveye attıkları kocaman şeker ve o küçük kahveyi nerede ise yudum yudum,
yarım saate yakın zamanda içmeleri (soğuk olarak sonuçta),
·
Yurtdışında
olduğum nadir saç tıraşlarından birini Tunus’ta güzel bir otelde olmuştum (10
Dinar). Mahalle berberindeki tıraş ise 3
dinar,
·
Şehirlerde
yaşayan çoğu halk Fransızcayı konuşuyor ve yazıyor, kırsal kesimdeki okula gidememiş bazı kimseler
sadece Arapça konuşuyor, İngilizce çok
nadiren biliniyor,
·
Genç nesil giyim ve kuşamına dikkat
ediyor. Günlük hayatta kot pantolon iş
kıyafeti dahil, popüler, insanlar bakımlı olmaya gayret gösteriyorlar,
·
Sokaklar
çok güvenli, hırsızlık ve suç oranı çok az,
·
Bol
kullanılan kelimeler: Aişek, Lebez
Hamdilüllah,
·
Tunus
hurması güzel ve meşhur. Türkiye’de
memnuniyetle karşılanan bir hediye, üstelik ekonomik. Duty free’de taze hurma rahatça bulunabilir,
Tunus’ta başkent
Tunus, Sousse, Hamam Sousse ve Monaster gibi farklı şehirlerde kaldım.
Tunus’ta
kaldığım en güzel ve yeni otellerden bir tanesi Hotel Les Berges Du Lac
Concorde isimli, başkent Tunus’un içindeki güzel göl kıyısındaki oteldi. 2005 gibi hizmete girmişti sanırım. Hem havalimana ve şehre yakın olması, hem göl
kenarında manzaralı ve sakin bir otel olması avantajıydı. SPA vb hizmetleri de vardı yanılmıyorsam.
Eylül
2006’daki Tunus seyahatimde ilk defa bu ülkede Ramazan ayını yaşadım. Günlük hayata dair
izlenimlerimde aşağıdaki gibi:
1. Orucu hurma
ve süt ile açıyorlar (Hz. Muhammed’in süt içerek açtığına inanarak, sünnettir
diyerek süt içiyorlar), sonrasında çorba içiliyor, brik adı verilen (bizim
börek gibi), Tunus’a özel yumurtalı bir kızartma yeniyor (Ramazan’da özellikle
brik yeniyor). Salata sonrasında ana
yemek (et veya tavuk ile pilav) ve tatlı yiyerek iftar sona eriyor. Teravih namazı kılınıyor. Sahur için otel servisi yoğurt, süt, kek ve
pilavdan oluşuyordu.
2. Nufusun çok
büyük bir bölümü oruç tutuyor. İnsanlar
sürekli birbirlerini ziyaret ediyorlar, hep ev dışındalar. Çoğunlukla sahura kadar uyunmuyor. Tunus’ta Ramazan, Mısır ve Fas’ta olduğu gibi
bir bayram, festival havasında geçiyor.