Cezayir’e
Haziran 2005’te olmak üzere sadece bir kere gittim. Bu ülkede Türklere karşı diğer Arap ya da
Kuzey Afrika ülklerinden daha farklı bir yakınlık hissettim. Notlarım:
·
Osmanlı
İmparatorluğu zamanından kalan birçok tarihi eser var, Barbaros Hayrettin
Paşa’nın şehrin tam göbeğinde inşa ettirdiği “Casbah” isimli çarşı bunlardan
sadece biri,
·
Bazı
cadde ve sokak isimleri o devirde Cezayir’de görev yapmış Osmanlı devlet
büyüklerinin ismini hala taşıyor,
·
Şehir’in
en önemli tarihi eserlerinden biri, hala cami olarak kullanılan Osmanlı yapımı
cami,
·
Şehrin
içinde bir bölgenin adı ise “Dely (Deli) İbrahim”,
·
Trafik
çok sıkışıktı. Gerek şehir içi trafiğin
yoğunluğu, gerekse şehir dışında (Cezayirden Blida ve Tizi Ouzu’ya gidip
gelmiştik) yolların kötü durumundan dolayı hızlı gidememekten dolayı arabada
çok vakit geçirmiştik,
·
Yollarda
çok sıkı kontroller vardı. Hem trafik polisleri
hem de jandarmalar. Cezayir terör
tehlikesi altında olan ülkelerden biri olduğundan olsa gerek,
·
Aslında
doğal kaynaklarından dolayı zengin bir ülke.
Doğalgaz ve petrol zengini. Ancak
halkın çoğunluğu fakir. Yüksek oranda
işsizlik var. Sanayi gelişmemiş.
·
Türkiye
ile ticari ilişkiler gelişiyor. Türk
işadamları ve müteahitleri bu ülkeye her sene daha fazla geliyor,
·
Haftasonu
Perşembe ve Cuma. İşyerleri sabah 9:00
gibi açılıp, 17:00 gibi kapanıyor, 12:00 – 14:00 arası öğle tatili,
·
Birçok
KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsü) gördüm.
Verimsiz bir şekilde faaliyet gösteriyorlar. Yeterince üretim yok ama istihdam çok,
·
Diğer
Kuzey Afrika ülkelerinde olduğu gibi Fransızca iş yapmak için gerekli olan
dil. Arapça da kullanılmakla beraber
farklı bir lehçeleri var. İngilizce
konuşulmuyor ve anlaşılmıyor,
Oran
şehrininde görmeye değer şehirlerden biri olduğunu duydum ama ne yazık ki gitme
fırsatım olmadı. Cezayir gerek iş gezisi
gerekse ailece turist olarak tekrar gitmekten memnun olacağım ülkelerden. Tipik bir Kuzey Afrika ülkesi. Bembeyaz evlerin masmavi pencere ve
kapılarından oluşan görüntüler hala belleğimde.